Menopoz kadınlarda adet kanamalarının kesilmesi ile başlayan doğal bir süreçtir. Bir yıl adet görmeyen bir kadında menopozdan söz edilebilir. Menopoz döneminde adetlerin kesilmesi birdenbire olmaz. Ortalama 2 yıl süren bir geçiş dönemi vardır. Türkiye’de veriler net olmamakla birlikte ortalama menopoz yaşı 47.1’dir. Menopozun 40 yaşından önce olması “erken menopoz” olarak adlandırılır. Kadınların ortalama yaşam süresi 74.6 olduğu göz önüne alınırsa bir kadının hayatının üçte birini menopoz döneminde geçirdiği görülür. Yumurtalıklardan salgılanan hormon miktarı azaldıkça önce adetler düzensizleşir ve zamanla adetler tamamen biter. Ayrıca yumurtalıkların ameliyatla alınması durumunda da menopoz görülür. Annesi erken menopoza giren kadınlarda erken menopoz riski daha fazladır. Doğum yapmış olan kadınlarda yapmamış olanlara göre menopoz daha geç görülür ve günde 10 veya daha fazla sigara içen kadınlarda menopoz yaşı 1,5 yıl erkene çekilmektedir.
Menopozun en temel bulgusu adetlerin kesilmesidir. Ateş basmaları menopozdaki kadınlarda en sık görülen durumdur ve menopozdaki kadınların yüzde 70’inde görülür. “Ürogenital atrofi” adı verilen durum ise, östrojenin azalmasıyla birlikte meydana gelen, vajina ve idrar yollarını döşeyen tabakanın incelmesi sonucu oluşan durumdur. Bu durumda sık tekrarlayan vajinal enfeksiyonlar, ağrılı cinsel birleşme ve sık idrara çıkma görülebilir. Osteoporoz (kemik erimesi) menopoza giren kadınlarda en önemli ve uzun süreli problemdir. Osteoporoz için bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları erken menopoza girme, kalsiyumdan fakir beslenme, güneş ışığına az maruz kalma, yetersiz egzersiz yapma sayılabilir. Kemik erimesini engellemek için haftada 4 gün 30-45 dakika tempolu yürüyüş çok faydalıdır. Ruhsal problemler de menopoza bağlı sık görülür. Ağlama nöbetleri ve uykusuzluktan yorgunluk hissi ve hayattan zevk almamaya kadar geniş bir yelpazede görülebilir.
Son yıllarda kamuoyunu meşgul eden ve tartışılan konu ise, menopozdaki kadınlara hormon tedavisinin verilip verilemeyeceği konusudur. Menopoz sonrası kadının vücudunda üretimi azalan hormonların dışarıdan verilen ilaçlar ile yerine konması gündemdedir. İlaçlar sayesinde menopoz sonrasında görülen ateş ter basmaları ve vajinal kuruluk gibi kısa vadeli sorunların ve kemik erimesi gibi uzun vadeli sorunların tedavisi veya önlenmesi önemli yer tutmaktadır. Geçmiş yıllardaki uygulama, tüm menopozdaki kadınlara hormon ilaçları vermek yönündeydi. Günümüzde ise; yapılan çalışmalar, yakınması olmayan kadınlara hormon tedavisinin gereksiz olduğu yönündedir. Ancak yakınması olan hastalara beş yılı aşmamak ve düzenli kontrollerini yaptırmak suretiyle hormon tedavisi verilebilir. Beş yılı aşan ilaç kullanımında meme kanseri riskini artırdığı günümüzde bilinmektedir. Vurgulanması gereken bir nokta da, menopoza bağlı yakınması olan kadınlarda en etkili tedavinin hormonal tedavi olduğudur. Özet olarak; yakınması olan kadınlara mümkün olan en kısa sürede ve en az dozda hormon tedavisinin verilebileceğidir.
Meme kanseri ve rahim kanseri öyküsü olanlar, aktif karaciğer ve böbrek hastalığı, geçirilmiş tromboz (pıhtılaşmaya bağlı damar tıkanıklığı), nedeni açıklanmamış vajinal kanaması olan, kan yağları yüksek olan ve damarsal kalp hastalığı olan kadınlar için hormon tedavisi uygun değildir.
Hormon tedavisi alması planlanan bir kadında dikkatli bir muayene gereklidir. Mamografi ile memelerin değerlendirilmesi, smear alınarak rahim ağzı problemlerinin değerlendirilmesi, vajinal ultrason ile rahim iç zarının kalınlığının değerlendirilmesi ve kan biyokimyası (kan şekeri, lipidler, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri) en temel ve yapılması gerekli testlerdir.