Çocuklarda Baş Ağrısı

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Genellikle yetişkin yaş grubunda karşılaştığımız baş ağrısı, çocuklarda yaşla birlikte sıklıkla görülüyor. Çocuklarda ciddi rahatsızlıkların belirtisi olabilecek baş ağrısını küçümsemeyin. Baş ağrısı, toplumda  çok sık karşılaşılan bir  yakınmadır. Erkeklerin yaklaşık % 91’inde, kadınların % 96’sında  en az yılda bir kez baş ağrısı olur. Çocuklarda baş ağrısı sıklığı yaşla artmaktadır. Okul öncesi dönemde % 20-24 iken, ergenlikte % 75’e ulaşır. Çocuk nörolojisine ilk kez başvuran hastaların % 8-10’unu baş ağrısı hastaları oluşturur. Çocukların  % 12’si baş ağrısı nedeniyle  yılda en az bir gün okula gidemez. Çalışmalar, en sık görülen baş ağrısı türünün  migren olduğunu ve çocuklarda %3-10 arasında  görüldüğünü göstermektedir. 3-5 yaşları arasında baş ağrısı sıklığı erkeklerde daha fazlayken, 5 yaşından sonra kızlarda artmakta ve 9-11 yaşlar arasında her iki cinste eşit sıklıkta görülmektedir.

Baş ağrısı neden oluşur? 
Başın ağrıya duyarlı yapılarının fiziksel, kimyasal veya iltihabi olarak etkilenmeleri sonucu başağrıları ortaya çıkar. Beyin ve beyin üzerini örten zarların büyük bir bölümünde ağrıyı algılayan yani “ağrı reseptörleri” olarak adlandırılan yapılar yoktur.  Başın ağrıya duyarlı yapıları; kafa içinde  kafatasının iç yüzeyini kaplayan zarlar, periost, beyin içindeki damarlar, özellikle toplardamar çeperleri iken kafa dışında; kafa derisi ve atardamarları, diş etleri ve kaslardır. Paranazal sinüs hastalıkları, gözler, dişler, baş ve yüz kemiklerinin hastalıkları da baş ağrısına neden olabilir.

Baş ağrısına yol açan risk faktörleri 
Enfeksiyonlar (Menejit , “ensefalit” yani beyin zarları ve beyin dokusu iltihapları, sinüzit, mastoidit, kulak-göz-ağız-boyun enfeksiyonları)

Kafa içi kanamaları, kafa travmaları
Yer  kaplayan oluşumlar (Tümör,  kist, hematom)
Sistemik hastalıklar (Kanserler, ateş, hipertansiyon, beyin ödemi,  kanamalar, “hipoksi” yani oksijen yetmezliği, “kan şekeri ve kan sodyumu düşüklüğü” yani hipoglisemi ve hiponatremi)

Epilepsi nöbetleri ve nöbet sonrası
İşlemler (Cerrahi sırasında başın uzun süreli gerilmiş  tutulması, beyin –omurilik suyu alınması vb…)
Kafa içi basınç artması (İlaçlar, damar iltihaplanmaları, hipo-hipervitaminozlar)
Gerilim, depresyon, tedirginlik, stres, psikojenik nedenler

Baş Ağrısı Çeşitleri
Akut Baş Ağrıları :  Ani başlayan, şiddeti artan başağrıları; yerel ise, sinüzit, kulak, göz, diş enfeksiyonları veya ilk migren atağı olabilir. Yaygın ağrı varsa; sistemik enfeksiyon, ateş, travma, hipertansiyon, hipoglisemi, merkezi sinir sistemi enfeksiyonu, elektrolit bozukluğu veya ilk migren atağı da olabilir.

Migren : Çocuklarda akut-yineleyen baş ağrılarının en sık nedenidir. Son 20 yılda çocuklarda migren görülme sıklığı artmıştır. Baş ağrıları  ataklarla seyreder, huzursuzluk, başını sallama, keyifsizlik, ışık ve sesten rahatsızlık görülür. Ağrı göz arkasında, alında, kulak arkalarında, sıklıkla çift taraflı  ve zonklayıcıdır. Bulantı, kusma  ağrıya eşlik edebilir. Ağrıyı, stres, yorgunluk, uykusuzluk, egzersiz, açlık, gürültü, yolculuk, soğuk hava, çeşitli kokular, kafein, nitrit, monosodyum glutamat içeren yiyecekler başlatabilir.

Auralı Migren: Baş ağrısından 30-60 dakika önce görülen duyusal, görsel, motor belirtiler (Ağrının başlayacağını haber veren belirtiler “aura” olarak tanımlanır.  Çocuklarda en sık  görülen aura; solukluk, keyifsizlik, iştahsızlık ve görsel belirtilerdir.)

Aurasız-Basit Migren: Çocuklarda migren ataklarının %85’ini  oluşturur. Ağrı öncesinde aşırı hareketlilik, huzursuzluk, depresyon, aşırı susama ve solukluk olabilir. Baş ağrısı, 1-72 saat sürebilir. Işık ve sesten rahatsızlık olabilir. Hasta ciddi ağrıdan sonra 8-10 saat uyuyabilir.

Gerilim Tipi Baş Ağrısı : Kas kasılmaları  nedeniyle oluşur.  Ataklar 30 dakika  kısa süreli olabileceği gibi  1 hafta süren ağrı da olabilir. Toplumda en sık görülen baş ağrısı tipidir. Genellikle çift taraflı,  basınç yapıcı, sıkıştırıcı karakterdedir, fiziksel aktivite ile artmaz, kafa arkasına ve boyuna yayılabilir. Hafif  ve  orta  şiddettedir.

Kronik, Günlük Baş Ağrıları : Bir ayda 15 gün veya daha uzun süreli, gün boyu devam eden baş ağrılarıdır. Bu tür baş ağrılarında %45 oranında psikolojik nedenlerin eşlik ettiği saptanmıştır.

Kronik İlerleyici Baş Ağrıları : Tüm baş ağrıları içinde en kötü prognozu olan ağrılardır. Kafa içi basınç artışı, kitle lezyonları, tümör, abse, hidrosefali vb ..  nedenler araştırılmalıdır.

Küme Tipi Baş Ağrısı : Çocuklarda ve ergen gençlerde seyrek  görülür. Tek taraflı ve göz arkasında ortaya çıkan ağrılardır. Birlikte gözlerde kızarma, yaşarma ve burun akıntısı  gözlenir.

Baş ağrısı olan çocuklarda beyin görüntüleme hangi durumlarda yapılır? 
• Çok ani başlangıçlı şiddetli  baş ağrısı
• Kronik, ilerleyici baş ağrısı
• Anormal nörolojik muayene bulguları
• Anormal göz hareketleri
• Uykudan uyandıran baş ağrısı, uyanırken kusma
• Ağrı ile birlikte denge bozukluğu
• 3 yaşından küçükse

Baş ağrısı nasıl tedavi edilir? 
Baş ağrısı olan hastaların hastaneye başvuruları genellikle  ağrıların sıklaştığı, şiddetinin arttığı veya  günlük aktivitesini aksattığı zaman olmaktadır. Öykü, muayene ve gerekli tetkikler yapılarak, baş ağrısının altta yatan bir nedene bağlı (enfeksiyon, tümör, kanama vb..ikincil baş ağrısı) olmadığı gösterilmelidir. Baş ağrısının ciddi bir nedene  bağlı olmadığını göstermek ebeveynleri ve çocukları rahatlatır.

Çocuklarda ara sıra olan, kısa süreli, ve hafif ağrılar sık görülür, genellikle tedavi gerektirmez. Orta şiddette-tekrarlayan veya ilerleyici, günlük aktiviteye, sosyal yaşama, okula olumsuz etkileri olan baş ağrılarında tedavi gerekir.

Hasta ve ailenin eğitimi, baş ağrısını kontrol etmede önemlidir. Aile ile birlikte baş ağrısı günlüğü oluşturulması gerekir.

İlaç Dışı Tedaviler
Özellikle migrende ağrıyı başlattığı bilinen etmenlerden kaçınmak, migreni tetiklediği bilinen  gıda maddelerini saptamak,  katkı maddesi içeren fabrikasyon besinleri diyetten çıkarmak gerekir.

Düzenli uyku, okul ve ödev zamanlarını ayarlamak, yemek öğünlerini atlamamak,   aç olarak okul servisine binmesini önlemek gerekir.
Okul ve arkadaş sorunları, çocuklarda baş ağrısına sebep olan önemli bir faktördür. Okul ve öğretmen ile  işbirliği yapmak gereklidir.
Baş ağrısı sırasında özellikle migren atağında çocuklar karanlık ve sessiz odada uyumak isterler ve atakları uyku ile geçebilir, bunun da bir tedavi yöntemi olduğu bilinmelidir.
Davranış tedavileri, gevşeme egzersizleri, bilişsel tedavi, stres yönetimi %80’e varan oranda  ağrı kontrolünde etkili olur.

İlaç Tedavileri
Baş ağrısı atakları, ayda 3-4 kez olduğunda ve/veya okul ve diğer aktiviteleri etkilemeye başladığında ağrı sıklığını ve şiddetini azaltmak için doktorun uygun gördüğü koruyucu ilaçlar kullanılabilir. Üçten fazla koruyucu ilaç kullanılmış ve yarar görmemişse psikolojik faktörler ve depresyon yönünden araştırılmalıdır.

Akut ağrı başlangıcında ağrı kesici ve mide bulantısı-kusmayı önleyici ilaç başlanarak çocuğun sessiz bir odada dinlenmeye veya uyumaya bırakılması önerilir. Ağrı kesici ilaçlar, haftada 2-3 kezden fazla verilmemelidir. Çoğu hastada ilaç ve ilaç dışı tedavilerin birlikte uygulanması gerekebilir.

Çocuk Nörolojisine Hangi Hallerde Başvurmalı?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Çocuk, büyüyen ve gelişen bir varlıktır, çeşitli nedenlerle gelişme düzeninin bozulması, çocukları erişkinlerden ayıran en önemli özelliktir. Büyüme sürecinde çocuğun diğer organ sistemleri gibi, beyin ve sinir sisteminin de, yaşına uygun gelişim özelliklerini kazanıp kazanmadığı izlenmelidir. Çocuk nörolojisi, gebelikten erişkin yaşa kadar çocuğun gelişim sürecini etkileyen olumsuz etkileri saptayıp, bu durumların tedavi ve rehabilitasyonu ile ilgilenir.

Çocuklarda nörolojik problemler, akut veya ani ortaya çıkabilir, durağan veya ilerleyici olabilir, düzelme veya bozulmalarla seyredebilir. Tekrarlayan hastalıklar çocukluk çağının en yaygın nörolojik hastalıklarıdır. Bunların büyük çoğunluğunu havale nöbetleri oluşturur. Diğer tekrarlayan hastalıklar ise; katılma nöbetleri, migren türü baş ağrıları, bazı ender metabolik ve kas hastalıklarıdır. Kas hastalıklarının bir kısmı doğuştan belirti verirken, bir kısmı da erken bebeklik ve çocukluk çağında belirti vermeye başlar. Bebek başını dik tutamaz, oturamaz veya bunları yaptığı halde geç yürür veya yürüyemez . Okul çağında ders başarısızlığı veya ders başarısında ani bozulmalar da nörolojik problemlerden kaynaklanabilir. Tekrarlayıcı hastalığa sahip çocukların büyük bir kısmı ataklar arasında sağlıklıdır. Durağan hastalığı olan çocuklarda sabit ve kalıcı bir sorun vardır.

Dünyada yaklaşık her 12 saatte bir engelli çocuğun doğduğunu ve bu çocukların daha fazla ilgi, destek, bakım ve sağlık hizmetine gereksinimi olduğunu biliyoruz. Bedensel ve zihinsel engeller, duyu ve algı bozukluklarının yarattığı problemler, kas hastalıkları, havale nöbetleri gibi nörolojik problemler, çok yönlü bir tıbbi, psikolojik, fizyoterapik, eğitimsel vb tedavi ve desteklerle en aza indirilmeye çalışılmaktadır. Bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak sağlıklı çocuk, sağlıklı gelecek demektir.

Çocuk nörolojisi bu sorunları tanımlamak , gereken tıbbi ve destek tedavilere yardımcı olmak ve uzun dönem bu çocukları izlemekle yükümlüdür.

Aşağıdaki konularda Çocuk Nörolojisi Bölümü’ne başvurabilirsiniz.

• Çocukların bedensel ve zihinsel olarak sağlıklı büyümesi ve gelişmesi
• Çocuklarda beyin ve sinir sistemi hastalıkları
• Beyin ve sinir sisteminin doğumsal ve gelişimsel bozuklukları
• Çocuklarda bedensel ve zihinsel engellilik, zeka-duyu ve algı bozuklukları
• Zeka gerilikleri tanı ve tedavi yaklaşımları
• Çocuklarda hareket ve yürüyüş bozuklukları
• Çocukluk çağı inmeleri
• Ateşli ve ateşsiz havaleler
• Bayılma (Senkop)
• Çocuklarda epilepsi (Sara)
• Çocukluk çağı kas hastalıkları,
• İstemsiz hareketler (Tik, tremor vb)
• Hareket bozuklukları
• Nefes tutma nöbetleri (Katılma)
• Çocuklarda baş ağrıları
• Baş dönmesi
• Gece işemeleri-idrar kaçırma-gece korkuları

Bebeklerde Gelişim Süreci

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Süt çocukluğu dönemi, yeni doğan dönemini takiben en önemli evrelerden biridir. Bebeğin doğum sonrasında en hızlı büyüdüğü dönemdir. Süt çocuğunda ilk etapta en hızlı büyüyen bölüm baş iken, 6. aydan sonra göğüs çevresi, 9. aydan sonra da kolların ve bacakların büyümesi hızlanır. Beyin, sinir ve kasların gelişimi de paralel olarak devam eder. Çocuk önce başını tutabilir, sonra oturabilir, daha sonra da yürüyebilir. Çocuğun istemli hareketler yapma, anlama, etrafla ilgilenme, istediklerini belirtme yetenekleri gelişir.

Riskli doğan bebeklerin, düşük doğum ağırlıklı bebeklerin ve erken doğan bebeklerin nörolojik gelişimleri yakından izlenilmelidir. Bunun yanı sıra bebeğin veya çocuğun yaşıtlarından farklı olduğu veya daha önce yaptığı şeyleri artık yapamadığı düşünülüyorsa iseniz çocuk doktorunuzu uyarmanız yararlı olur.

Bebeğin, kaba ve ince motor gelişim basamaklarında gecikme varsa; 
• Bebek 3 aylık olduğunda henüz başını tam tutamıyor ise
• Bebeğin sağ ve sol kol ve/veya bacağını kullanımı arasında fark varsa
• 6 aylık bebek hala dönmüyor ise
• 8 aylık bebek hala bağımsız oturamıyor ise
• 12 aylık bebek hala tutunarak ayağa kalkmıyor ise
• 15 aylık bebek hala yürümüyor ise

Sosyal gelişim alanında gecikme varsa;
• 3 aylık bebek onunla ilgilenildiğinde sesler çıkarmıyor ve gülümsemiyorsa,
• 4 aylık bebek biri onunla oynadığında mutlu tepki vermiyorsa,
• 7 aylık bebek yabancıları yadırgamıyorsa,
• 12 aylık bebek el sallamıyor, iki eliyle alkışlamıyorsa

nörolojik bir sorundan şüphelenip, mutlaka bir hekime başvurmalısınız.

Dil Gelişimi
Dil gelişimi, çocuklarda bilişsel ve bedensel gelişime paraleldir. Çocuklarda dil ve konuşma gelişme geriliğiyle karşılaşılabilir. Bu durum; duyma sorunu, zeka geriliği, öğrenme güçlüğü, otizm, davranış sorunları, çevresinde düzgün konuşan kişilerin olmaması, yüz ve ağız sorunları (yarık damak, yarık dudak), beyin, kas ve sinir sistemi sorunları gibi nedenlerle oluşabilir. Çocukların herhangi bir yaşta konuşmasında veya sosyal gelişiminde gerileme olursa “Bekle ve gör, bir süre daha izle” düşüncesi hiçbir zaman geçerli değildir. Konuşma eğitimi gerekiyorsa, tedavide çok önemli bir dönem kaybedilebilir. Bu nedenle çocuğun dil ve konuşma gelişimi de yakından izlenmelidir.

Bebeğim Sağlıklı mı?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Bebeğiniz için herşey yolunda mı diye merak ediyorsunuz değil mi? Sağlıklı bebek izlemi, bebeklerin doğumdan itibaren özellikle 1 yaşına dek her ay gelişiminin izlenmesi, büyüme ve gelişmenin normal olup olmadığının kontrolü, koruyucu önlem olarak aşılarının yapılması, rutin kontrollerle her şeyin yolunda gidip gitmediğinin belirlenebilmesi çok önemlidir. Büyüme, kilo ve boydaki artışı ifade ederken; gelişim, bebeğin yaşına göre zihinsel özellikleri ve hareketlerinin uygun ilerlemeyi sağlamasıdır. Rutin kontroller, gelecekte karşılaşılabilecek olası sorunları önlemeye ve önceden tedbir almaya yarar.

İlk Muayene
Bebeğin ilk rutin muayenesi, genellikle doğumdan sonraki 2 hafta içindedir. Doktor, bebeğin kilo, boy ve baş çevresini ölçer, bebeğin bıngıldağını, kalp atışlarını, solunum seslerini, duyu organlarını, bacaklarını ve kollarını kontrol eder, bebekte yenidoğan sarılığı olup olmadığını inceler, göbeğin düşüp düşmediğini, iyileşip iyileşmediğine bakar. Ayrıca doğduğunda yapılmadıysa ilk muayenede hepatit B aşısı ile hipotiroidi ve fenilketonüri tarama testleri yapılır.

2 Ay Kontrolü
Bebeğin kilo, boy, baş çevresi ölçülür, 1. ay değerleriyle karşılaştırılır. Bebeğin bıngıldağı, duyu organları, beslenmesi ve bebeğin refleksleri kontrol edilir. Erkek bebekte testislerin torbaya inip inmediği kontrol edilir. Bebek genel bir muayeneden geçer. Bebeğin aşılarına devam edilir.

4 Ay Kontrolü
Bebeğin ölçüm değerleri alınır ve  bu aya göre normal değerlerle karşılaştırılır. Genel muayene yapılır ve bebeğin gelişimi kontrol edilir. Bu ayda diş çıkarmayla ilgili belirtiler başlayabilir. Bebeğin aşıları yapılır.

6 Ay Kontrolü
Genel muayene ile bebeğin büyümesi değerlendirilir. 6 ay bitimiyle  bebek ek gıdaya geçiş yapabilir. Bebeğin anne sütüne ek  yeni gıdalarla tanışma sürecine yönelik doktor, anneyi yönlendirecektir. Gerekli ise, demir takviyesine başlanabilir.

9 Ay Kontrolü
Genel muayene ile bebeğin büyümesi değerlendirilir. Beden ve motor gelişimine bakılır. Desteksiz oturup oturamadığı ve konuşmaya başlayıp başlamadığı kontrol edilir.

1 Yaş Kontrolü
1 yaş bebek için dönüm noktasıdır. İlk yıl geride kalmış ve bebek hızlı gelişim kaydetmiştir. Emekleme sonrası eşyalara tutunarak sıralamayı öğrenmiş ve hatta yürümeye başlamıştır. 1 yaş muayenesinde bebek, büyümesi ve gelişiminin ne durumda olduğunun tespiti için fiziki muayeneden geçirilir. Yapılması gereken aşıları yapılır.

Anne Sütü Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Anne ile bebek arasındaki en güçlü bağ, emzirme ve anne sütüyle bebeğin beslenmesidir. Dünya Sağlık Örgütü, ilk 6 ayda bebeğe yalnızca anne sütü verilmesini, 6. aydan itibaren uygun ek gıdalara başlanmasını, beraberinde emzirmenin 1.5-2 yaşına kadar sürdürülmesini öneriyor. Bebeklerimiz için en doğal ve en taze besin olan anne sütünden onları yoksun bırakmamak gerekir.

Bebeğin yeterli anne sütü aldığı nasıl anlaşılır? 
Bu konuda, en güvenilir gösterge, bebeğin rutin kontrollerde yeterince kilo almasıdır. İlk aydaki artışı değerlendirirken, ilk 15 gün önce biraz kayıp olacağı, yaklaşık 15 günde doğum kilosuna geri geleceği ve bundan itibaren kilo alacağı unutulmamalıdır. Diğer gösterge ise, bebeğin günde 8-10 kez bezini ıslatması, 2-4 defa kakasını yapıyor olmasıdır.

Emziren annelerin beslenmesi nasıl olmalıdır?
Annenin sütü bebeğin normal gelişmesine yetecek besin öğeleri gereksinmesinin tamamını karşılayan, ilk 6 ay tek başına yeterli olan uygun ve doğal besindir. Sağlıklı bir anne  günde ortalama 700-800 ml süt salgıladığı baz alındığında emziklilik döneminde günlük enerji gereksinmesine 500 – 750 kcal ek yapılmalıdır. Yeterli düzeyde anne sütü üretimi için yeterli miktarda sıvı almaya özen gösterilmelidir. Günlük alınan sıvı miktarı yaklaşık 3 litre olmalıdır. Bu miktar pratik ölçüler ile günde 12 bardak su, şekersiz komposto, limonata, süt, ayran şeklinde önerilmektedir. Ayrıca atan kalsiyum ihtiyacı için mutlaka günde 3 su bardağı kadar süt, yoğurt, ayran, kefir tüketilmelidir.

Emzirmede ne tür sorunlarla karşılaşılabilir?
Emzirme esnasında bebeğin ağız ve damak yapısındaki sorunlar, bebeğin biberon kullanımına alışmasının yanı sıra annenin göğsünde aşırı süt birikmesi ve doluluk, mastit ve meme uçlarında çatlama, abse ve enfeksiyonlar oluşabilir. Böyle durumlarda doktora başvurulmalıdır. Ayrıca bebek emmeyi öğrenip, memeye alışıncaya dek biberon kullanılmaması yararlı olacaktır.

Yeni Doğan Bebeklere Nasıl Bakım Yapılır?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Yeni doğan bebeğinize nasıl bakım yapacaksınız? Tırnakları uzadı, burnunda sümük var veya göbek bağı kurudu? İşte tüm merak ettikleriniz:

Göz Bakımı
İlk günlerde bebeğin gözünde çapaklanma olabilir. Göz bakımında kaynatılmış ve soğumaya bırakılarak ılıtılmış su ve gazlı bez ya da ince tülbent kullanılabilir. Gözler içten dışa doğru, geriye dönüş olmadan silinir. Bezin temiz kısmı ile diğer göz silinir. Çapaklanmanın geçmemesi durumunda doktora başvurulur.

Kulak Bakımı
Kulak temizliğinde kulak çöpü ve sivri cisimler kullanılmamalıdır. Kaynatıldıktan sonra ılıtılmış su ve gazlı bez veya tülbentle bakım yapılmalıdır. Kulak kepçesi ve kulak arkasının görünebildiği kadarı silinmelidir.

Burun Bakımı
Burun içi tıkalı olduğunda ya da çok kuru ortamlarda burnu nemlendirmek için yapılır. Serum fizyolojik burun damlası kullanılır. Baş hafif geriye yatırılır, her iki burun deliğine 1’er damla damlatılır. Bebeğin ağzı kapatılarak burnundan nefes alması sağlanır. Uygulama sonrasında bebek hapşırabilir. Burnun temizliğinde peçete kullanılır.

Ağız Bakımı
Ağız içindeki süt kalıntılarını temizlemek, pamukçuk oluşumunu önlemek için yapılır. Bebek aç olmalıdır. Kaynatılıp ılıtılmış su ve gazlı bez veya tülbentle bakım yapılmalıdır. Bez parmağa sarılır, ağız içinde dil üzeri, yanak ve damak dairesel hareketlerle silinir. Ağız içindeki beyaz lekeler geçmiyorsa doktora başvurulur.

Göbek Bakımı
Göbek kordonu 7-10 gün içerisinde düşer. Günde bir kez yapılır. Göbek kordonu düştükten sonra 2 gün daha bakıma devam edilir. Göbek bakımında %70’lik alkol ve steril gazlı bez kullanılır. Göbek kordonunun altına gazlı bez yerleştirilir ve kordonun üzerine alkol dökülür ya da damlatılır. Göbek kordonu kurulanır ve daha sonra idrarla ıslanmaması bebeğin bezinin dışında bırakılır. Göbek kordonunun çevresi akıntı, kızarıklık, koku yönünden gözlemlenir.

Alt değişimi
Bebeğin beslenme öncesinde altı kontrol edilir. Kaynatılıp ılıtılmış su ve pamuk kullanılır. Islak mendil kullanılacaksa alkolsüz olanlar tercih edilmelidir. Kız bebeklerde alt temizliği yukarıdan aşağıya doğru yapılmalıdır. Erkek bebeklerde testislerin alt kısmının temizliğine dikkat edilmelidir. Silme sonrasında bebeğin altı ıslak bırakılmamalı, havlu ile kurulanmalıdır. Pudra kullanılmamalıdır. Kızarıklık durumunda pişik kremi kullanılabilir. Bebeğin altı ara ara açık bırakılarak havalandırılabilir.

Banyo
Bebeklere göbeği düşene kadar ve düştükten sonra iki gün boyunca silme banyo verilir. Banyo suyunun sıcaklığı 36-37 derece olmalıdır. Ölçülebiliyorsa derece ile, ölçülemiyorsa bileğin iç yüzü veya dirsek ile kontrol edilmelidir. Ortam ısısı 24-26 derece olmalı, banyo sırasında ısı yükseltilmelidir. Banyo yaptırılacak bebek aç olmalıdır. Bebeğin kıyafetleri banyo öncesinde hazırlanmalıdır. Bebek çıplak olduğu için ürküp ağlayabilir. Bebek istenilen sıklıkta yıkanabilir.

Bebeğin banyosunda bebek şampuanı kullanılmalıdır. Sabun bebeğin cildini tahriş eder. Bebek yıkanırken, su kaçmaması için kulakları kapalı tutulmalı, durularken yüzü yere bakmalı, kıvrım yerleri iyice kurulanmalı, nemli bırakılmamalıdır. Bebeğin cildinde pudra kullanılmamalıdır. Pudra pişik oluşumuna neden olmaktadır. Banyo sonrası bebeğin kuruluğunun engellenmesi ve rahatlaması için bebe yağı ile masaj yapılabilir.

Çocuklarda Öksürük

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Çocuklarda genellikle kış aylarında görülen öksürük, tek başına bir hastalık değil, birçok çeşitli rahatsızlıklarının temel bulgularından biridir. Öksürük, geniz akıntısı ve alerji gibi bir nedenle oluşabileceği gibi, üst solunum yolları ve akciğer enfeksiyonları gibi önemli hastalıkların belirtisi de olabilir.

Öksürük, bronşlar ve hava yollarında bulunan reseptörlerin uyarılmasına bağlı olarak oluşur. Bu bölgedeki yabancı cisim ya da mukusun atılmasına yönelik bir reflekstir. Bu nedenle sümük, balgam gibi maddelerin ciğerlere girmesini önlemek açısından koruyucu bir işlevi vardır. Yine öksürük, göğüsteki balgam ya da iltihapların dışarı atılmasına olanak sağlar. Bu açıdan öksürük, bir hastalık bulgusu olarak değerlendirilmelidir.

Öksürüğün Tedavisinin Gerekli Olduğu Durumlar 
Öksürük, vücudun doğal bir savunma mekanizmasıdır. Çok aşırı ve solunumu zorlayıcı olmadıktan sonra çocuklarda öksürüğe müdahale edilmemesi önerilir. Öksürük şuruplarının tedavide genellikle etkinliği yoktur. Ateş düşürücüler verilebilir. Bol sıvı ve iyi beslenme önemlidir. Daha büyük çocuklarda yatmadan önce buğu teneffüsü yönteminin uygulanması rahatlatıcı olabilir. Bir hafta sonra ateşi devam ediyorsa grip sinüzite, zatürre veya kulak enfeksiyonuna yol açmış olabilir. Bu nedenle çocuklarda öksürüğün yakından takip edilmesi gerekir.

• Öksürük, kuru ve balgam çıkartılmasını sağlamıyorsa,
• Kriz şeklindeyse,
• Yüksek ateş, öksürüğe eşlik ediyorsa,
• 3 günden uzun sürüyorsa,
• Gece öksürüğü, hastanın ve aile bireylerinin uykusunu engelliyorsa
• Kaburgaları saran kaslar, öksürük nedeniyle aşırı geriliyor ve acı veriyorsa
• Öksürük, çocuğun sarı ya da yeşil renkli balgam tükürmesine neden oluyorsa, Balgam, aşırı miktardaysa ve çıkarılamıyorsa
• Nefes alıp vermede zorlanılıyorsa uzman doktor muayenesi gereklidir.

Çocuklarda Ateş

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Çocuklarda ateş, genellikle viral hastalıklardan kaynaklanır ve bu hastalıkların bulgusudur. Isının yükselmesi, vücudun bağışıklık sisteminin organizmalarla savaşım süreciyle ilgilidir. Bu nedenle beden ısısını ölçmek, çocuğun hasta olup olmadığını anlamak için en iyi yoldur ve ecza dolabında derece (termometre) bulundurulmalıdır. Ateşin normale döndürülmesi, ateşe neden olan hastalığın tedavi edildiği anlamına gelmez.  Bakteriyel enfeksiyonlar, antibiyotik tedavisi gerektirir.

Çocuklarda ateş, sıvı kaybına ve ateşli havaleye neden olabilir. Yüksek ısı, bedenin terleme yoluyla aşırı sıvı kaybına yol açar. Kaybolan sıvı yerine konulmazsa, böbrek işlevleri olumsuz yönde etkilenebilir ve bedenin kimyasal dengesi bozulabilir. Genellikle 1-3 yaşları arasında görülen ateşli havale ise, 39.7 derecenin üzerindeki ateşe bağlı olarak oluşabilir. Bu nedenle düşürülemeyen yüksek ateş durumunda acilen doktora başvurulmalıdır.

Ateşin Nedenleri
• Enfeksiyonlar (Grip, üst solunum yolu enfeksiyonları, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, 5. ve 6. hastalık, kabakulak, sinüzit, orta kulak enfeksiyonu, bronşit, zatürre, idrar yolu enfeksiyonu, gastroenterit, menenjit vb.)
• Aşılar (Özellikle karma aşıların uygulanmasından sonra ateş yükselebilir.)
• Lösemi, lenfoma, metastatik hastalıklar
• İmmünolojik hastalıklar
• İnflamatuar hastalıklar
• Endokrin hastalıklar
• Metabolik hastalıklar
• Zehirlenme
• Doku Hasarı (Travma, diş çıkarma, yanık vb)
• Vücutta su kaybı
• İlaçlar
• Kan transfüzyonları
• Kafa travmaları
• Biyolojik ajanlar

Çocuklarda Ateş Ölçme
Ateş, derece (termometre) ya da elektronik ateşölçer ile ölçülebilir. Kulak, dil altı, koltuk altı ve anüs, vücutta ateşin ölçülebileceği yerlerdir. Koltuk altı ölçümleri, diğer ölçümlere göre  genellikle 0,5ºC derece daha düşüktür.

Ateş Sınır Değerleri
Ateşsiz: 34,4-37,9
Ateşli: 38-39,9
Yüksek ateşli: 40+

Çocuklarda ateş nasıl düşürülebilir?
Eğer çocuğun ateşi yoksa ve hasta hali sürüyorsa, 1 saat içinde ateşinin yeniden ölçülmesi gerekir. Özellikle 3 aydan küçük bebeklerde ateşi 38ºC’nin üzerine çıkarsa, acilen doktora başvurmalısınız.

Çocuğun ateşi yükselirken titremesi normaldir. Kalın giysiler, çocuğun ateşinin daha da yükselmesine yol açar. Bu nedenle çocuğa kalın giysiler giydirilmemeli, üzeri üşüdüğü gerekçesiyle örtülmemelidir. Eğer çocuk titriyorsa, bir çarşafla sarılabilir. Çocuğun ateşi, 39ºC’nin üzerine çıkıyorsa ısıyı hızla düşürmenin yolu da ılık duşa sokmaktır. Çocuğa ateş düşürücü parasetamol ilaç, 4-6 saatte bir verilir. Ateş, buna rağmen 38ºC’nin üzerinde seyrederse, doz aralığını 4 saatten 3 saate almak gerekir. Bu durumda ikinci bir ilaçla parasetamolün dönüşümlü kullanılması gerekir. Aktif maddesi ibuprofen olan ilaçlar, 3 saatte bir parasetamolle birlikte dönüşümlü kullanılmalıdır.

Hangi durumlarda doktora acilen başvurulmalıdır?
• Çocuk hiçbir şey yemiyorsa veya yediklerini kusuyorsa, ağlıyorsa ve halsizse çocuk yakından takip edilmelidir.
• Orta dereceli ateş (38-39,9) 24 saatten daha uzun sürerse ve ateşten başka burun akıntısı veya öksürük gibi başka hastalık belirtisi yoksa, ateşin neden kaynaklandığının bulunması gerekir.
• Çocuğunun ateşi, 39-40 derece ise ve düşmüyorsa, ateşli havale geçirme riskine karşı doktora başvurulmalıdır. Ateşli havale, genellikle çocuğun ateşi normalden çok yüksek ise oluşur.
• Çocuğun ateşi, orta derecede 2 günden daha uzun sürüyorsa ve ateş düşürücü ilaçlarla bile düşmüyorsa doktora başvurulmalıdır.

Ateşli Çocuğun Bakımı
• Uygun bakımın sağlanabilmesi için ateşe yol açan hastalığın nedeni belirlenmelidir. Genellikle ateş, hastalık sonucu ortaya çıkmıştır.
•  Hastalanan çocuk, normale dönene dek olabildiğince rahat tutulmalıdır.
• Tüm gereksiz giysiler çıkartılarak, çocuğun üzerinde yalnız bol bir pijama bırakılmalıdır.
• Yüksek ateşin bedende sıvı kaybına neden olabileceği düşünülerek çocuğa öncekinden daha fazla içecek verilmelidir.
• Ateşli çocuk, iştahsızdır. İştahı yerine gelince, kolay sindirilen ve lezzetli yiyeceklerle azar azar beslenmelidir.

Çocuklarda Nezle ve Grip

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Nezle
Halk arasında “soğuk algınlığı” veya “üşütme” olarak bilinir. Viral bir enfeksiyondur. Hastalığa üşütmek değil, genellikle bahar ve kış mevsimlerinde virüsler yol açar.

Anne ve babalar kış aylarında çocuklarını kalın ve sık giydirerek koruyacaklarını düşünürler. Oysa soğuk algınlığının üşütme ile bir bağlantısı yoktur. Çocukları korumak için mümkün olduğunca soğuk algınlığı olan kişilerden uzak tutmak yararlıdır. 3 aydan küçük bebekleri soğuk algınlığından korumanın en iyi yolu, odanın sık sık havalandırılması, kalabalıktan kaçınılması ve hijyen kurallarına uyulmasıdır. Yetişkinlerde ve yaşça daha büyük çocuklarda hafif geçebilecek soğuk algınlığının, bebekleri daha ciddi etkileyebileceği unutulmamalıdır.

Hapşırık veya öksürükle yoluyla yayılan damlacıklarla bulaşır. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, kuru öksürük, halsizlik ve vücut ağrıları genel belirtilerdir. Bazı çocuklarda çok hafif bir ateş görülebilir. Ancak, ateş 38 derecenin altındadır.

Virüs enfeksiyonun neden olduğu bu rahatsızlığın giderilmesinde antibiyotikler etkisizdir. Soğuk algınlığı tedavisinde antibiyotiğin hiçbir yararı yoktur. Çocuğun dinlenmesi, rahatlatıcı ve ağrı kesici ilaçlar ile oda havasının nemlendirilmesi ve bol sıvı alımı önerilir. Üşütmeye karşı bağışıklık kazanılmaz. Ancak çocuk büyüdükçe bu rahatsızlığa giderek daha az yakalanacaktır. Rahatsızlık genellikle bir hafta içinde iyileşir.

Grip
Grip, özelikle kış mevsiminde oluşan bir solunum yolu enfeksiyonudur. Gribi soğuk algınlığından ayıran bulgular; kas ve eklem ağrısı, halsizlik, yüksek ateş ve baş ağrısıdır. Grip, soğuk algınlığından daha ağır geçirilir, daha bulaşıcıdır. Bazen solunum yolları ile sınırlı kalmaz ve orta kulak, kalp, karaciğer gibi diğer organları da etkileyebilir.

Öksürük veya hapşırık yoluyla yayılan damlacıklarla taşınan viral bir enfeksiyondur. Üst ve alt solunum yollarına yerleşen grip virüsleri, hızla çoğalır ve yayılırlar. Tedavisi semptomatiktir. Antibiyotiklerin faydası yoktur. “Dekonjestan” adı verilen ve burun tıkanıklığını gideren ilaçlar, ağrı kesici ateş düşürücüler kullanılır. Hastanın yeterli sıvı alamadığı ve kusmanın eşlik ettiği durumlarda damar yolundan sıvı tedavisi gerekebilir.  Sık ve ağır solunum yolu enfeksiyonu geçiren veya sistemik hastalığı (kalp, solunum yolları hastalıkları gibi) olan çocuklara önerilmektedir. Etkinliği çocuklarda %60-70 civarındadır. Yani aşılanan çocuklarda da grip geçirilebilir. Aşının bir yaştan itibaren sonbahar aylarında yaptırılması önerilmektedir.

Çocuklarda Bulaşıcı Hastalıklar

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Çocuklar, bağışıklama yöntemlerinin gelişimiyle bulaşıcı hastalıklarla geçmişe oranla daha az karşılaşılmaktadır. Bulaşıcı hastalıklara karşı çocuklarda aşı, etkin bir yöntemdir.

Kızamık
Genellikle kış ve ilkbahar mevsimlerinde görülür. Etkeni kızamık virüsüdür. Koruma amacıyla kızamık aşısı, mutlaka her çocuğa zamanında yaptırılmalıdır. Kızamık, vücutta kırmızı döküntü, ateş ve öksürüğe neden olan çok bulaşıcı bir hastalıktır.  Tanı için mutlaka doktor kontrolü şarttır. Kuluçka dönemi 8-12 gündür. Vücuttaki döküntüler başlamadan 2 gün önce ve döküntüden 4 gün sonrasına kadar bulaşıcılık sürer. Damlacık yoluyla bulaşır. Döküntü öncesinde 1-2 gün süreyle ateş, burun akıntısı, gözlerde sulanma ve kuru öksürük görülür, bazen ishal olabilir. Ağız içinde yanakların iç kısmında küçük beyaz lekeler oluşur. 1 hafta süreyle hastalık etkisini sürdürür. Hastalık süresince çocuk yakından izlenilmeli, ateşi kontrol altında tutulmalı, dinlenmeli ve bol bol sıvı tüketmeli, azar azar beslenmelidir.

Kızamıkçık
Genellikle kış ve ilkbahar mevsimlerinde görülür. Koruma için aşı önemlidir. Tedavisi yoktur. Bir kez geçirdikten sonra bağışıklık kazanılır. Etken, Rubella virüsüdür. Doğrudan ya da damlacık yoluyla bulaşır. Kuluçka dönemi, 14-21 gün arasıdır. Bulaşıcılık dönemi ise, döküntülerin başlamasından önceki 1 hafta ve döküntülerden sonraki 1 haftalık dönemdir. Hafif ateş ve boyundaki lenf bezlerinde şişlik olabilir. Yüzde pembe renkli  döküntüler şeklinde başlar ve tüm vücuda yayılır. Bu durum, 4-5 gün sürer.

Kızıl
Vücutta deride döküntülere neden olan, glomerülonefrit ve romatizmal ateş gibi çok önemli komplikasyonlara yol açabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Öksürük, aksırık ve damlacık enfeksiyonu şeklinde görülen kızıl hastalığı, özellikle okul çağındaki çocuklarda yaygındır. Kuluçka süresi 2-5 gündür. Bulaştıktan sonra ateş, boğaz ağrısı, bulantı ve kusma belirtileridir. Bu durumu izleyen 1-2 gün içinde, deride kırmızı leke ve çizgiler oluşur. “Kızıl döküntüsü” denilen cilt bulguları, el ve parmaklarda soyulmaya neden olur. Dilin çilek görünümünü alması, bademciklerin beyaz leke ve iltihapla kaplanması,  hastalığın sık karşılaşılan belirtilerindendir. Bulaşma enfekte insanla doğrudan temasla olur.

Suçiçeği
Genellikle kış ve ilkbahar mevsimlerinde görülür. Aşıyla koruma sağlanabilen bir hastalıktır. Bu nedenle aşı programına mutlaka uyulmalıdır. Virüs, daha ilerleyen yaşlarda zona hastalığına dönüşebilir. Damlacıklar yoluyla havadan bulaşır. Kuluçka dönemi, 14-16 gündür. Mikrop bulaştıktan sonra, ilk belirtiler; hafif ateş, halsizlik, iştahsızlık ve kaşıntıdır. 1-2 gün içinde özellikle yüz ve saçlı deriden başlayan, önce kırmızı leke şeklinde olup, daha sonra sivilceye dönüşen ortası sulu kabarcıklar belirir ve tüm vücuda yayılır. Bunlar, yaklaşık 8 saat sonrasında kabuklanmaya başlar. Döküntüler, genellikle 5-20 gün devam eder. Hastalık süresince çocuk, kontrol altında tutulmalı ve çocuğun odası sık sık havalandırılmalıdır.

Kabakulak
Tükürük bezlerinde şişliğe yol açan viral bir  enfeksiyondur. Özellikle 2-12 yaş arası aşısız çocuklar risk altındadır. Bu nedenle koruyucu olarak aşı önemlidir. Genellikle çocuklarda görülse de erişkin yaşlarda da hastalık geçirilebilir. Etkeni kabakulak virüsüdür. Kuluçka dönemi, 2-3 haftadır. Genellikle ateş, iştahsızlık, halsizlik ile başlar, tükürük bezinin şişmesiyle yanakta kulak altında şişkinlik oluşur. Çocuk; çenesinde ağrı, yutma güçlüğü ve ağız kuruluğu hisseder.  Hasta ile yakın temasla, solunum yoluyla ve aynı bardak, çatal ve kaşığın kullanılmasıyla bulaşır. Bulaşıcı dönem, şişliğin başlangıcından 1 gün  öncesi itibariyle 9 gün boyunca devam eder. Hasta ile temastan 2-3 hafta sonra, mikrobu alan diğer kişide de belirtiler başlar. Hastalık süresince çocuk, kontrol altında tutulmalı ve çocuğun odası sık sık havalandırılmalıdır.

Boğmaca
Çok bulaşıcı bir hastalıktır. Damlacık yoluyla bulaşır. Kuluçka dönemi, 7-10 gündür. Hastalığın başlangıcındaki dönem, bulaşıcılığın en fazla olduğu dönemdir. Bulaşıcılık dönemi, 30-40 gün daha devam eder. Aşı ile sağlanan bağışıklık, 5-7 yıl kadar sürer. Dolayısıyla koruyuculuk süresi bitiminde yeniden aşı olunması yararlıdır. Önce kuru öksürük ve hafif ateş görülür. 1-2 hafta içinde nöbet şeklimde öksürük krizi, öksürme esnasında ciltte kızarma, morarma ve terleme olabilir. Çok küçük bebeklerde solunum durması olabilir. Öksürük sonrası genellikle kusarak balgam çıkarılır. Mutlaka doktor kontrolü şarttır. Bebeklerin hastanede gözetim altında tutulması gerekebilir.

5 . Hastalık
Beşinci hastalıkta etken, parvo virüsüdür. Döküntülü bir hastalıktır. Özellikle 5-15 yaş arası çocuklarda görülür. Çocuklarla temasta olan, önceden bu virüsle karşılaşmamış yetişkinlerde de görülebilir.Kuluçka dönemi 4-14 gün kadardır. Başlangıçta nadiren eklem ağrıları, hafif ateş olabilir. İlk bulgu, yüzde yoğun kızarıklıktır. Daha sonra kol ve bacaklarda kızarıklık ve sonrasında döküntü görülür. Döküntü, 3 hafta içinde kaybolup tekrar oluşabilir. Aşısı ve tedavisi yoktur.

6 . Hastalık
Altıncı hastalıkta etken, herpes virüsüdür. Döküntülü bir hastalıktır.  Sıklıkla 3-18 aylık bebeklerde görülür. Kuluçka dönemi 5-15 gündür. İlk bulgular; yüksek ateş, huzursuzluk ve iştahsızlıktır. Ateş düşürücü alınca, bebeğin biraz daha keyifli olduğu görülür. Yüksek ateşli dönem, 3-4 gün sürebilir. Daha sonra aniden ateş kaybolur ve özellikle gövde, boyun ve kollarda kırmızı döküntü görülür. Döküntü başladığında, bebekte başka bir hastalık belirtisi kalmaz ve ateş düşer. Bağışıklık sistemi normal olan çocuklarda, herhangi bir komplikasyona yol açmaz. Döküntü 1-2 günde kaybolur.

1 3 4 5 6 7 8