Günümüzde neredeyse herkes çocuk yaşlarda su çiçeği adı verilen bu hastalığı geçirmiştir. Birey bu hastalığı geçirmemişse bile en azından hastalığın neye benzediği hakkında bir fikri vardır. Su çiçeği denilen bu hastalık çoğunlukla çocuklarda görülmektedir. Ancak bu hastalığın yetişkinlerde görülemeyeceğini göstermez. Hatta yetişkinlik döneminde yakalanıldığı takdirde oldukça ağır şekilde geçebilir. Su çiçeği varicella-zoster virüsü kökenli oldukça bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığın solunum yolları aracılığıyla yayılabilir olması nedeniyle hasta bir bireyin yanında bulunmanız bile hastalığın siz de geçmesine neden olabilir. 12-14 gün kuluçka süresine sahip olması nedeniyle hasta bireye temastan yaklaşık olarak iki hafta sonra ilk belirtileri göstermeye başlar. Çocuk yaşlarda atlatılması daha kolay bir hastalık olduğundan hasta olan birey çocuk ise çok endişelenilmesi gerekmemektedir. Ancak ilerleyen yaşlarda farklı ve oldukça tehlikeli komplikasyonlara neden olabildiğinden oldukça dikkat edilmesi gerekmektedir.
Hastalığın en bilindik belirtileri arasında ise vücutta kaşıntı, kırmızı döküntüler, yorgunluk ve ateş yer almaktadır. Hastalık ilk olarak gövdede ve yüzde görülmeye başlar ve daha sonrasında uzuvlara da yayılabilir. Hastalık sonucunda oluşan kırmızı döküntüler kendine has özelliklere sahip olduğundan hastalığın teşhisi döküntülerin incelenmesi ile basitçe konabilir. Eğer yakın zamanda hasta başka biriyle temas içinde bulunulduysa ilk bakışta hastalığı tespit etmeniz mümkündür. Arada kalınması durumunda ise döküntülerden alınacak küçük bir örnek laboratuvarda incelenerek hızlıca teşhis koyulabilir ve ardından tedaviye başlanabilir. Hastalık sonucunda oluşan kırmızı döküntüler oldukça kaşıntılı olabilmektedir ve dolayısıyla kaşıma refleksini harekete geçirir. Ancak bu döküntülerin kaşınması oldukça yanlış bir davranıştır. Döküntüler kaşındığı takdirde vücudun farklı yerlerine yayılabilir ve başka bakteriyel enfeksiyonlara sebebiyet verebilir. İlerleyen yaşlarda yakalanıldığı takdirde nadiren orta kulak iltihabı, zatürre, beyin ve beyincik iltihabı gibi komplikasyonlara da neden olabildiğinden hastalığın 4. gününden itibaren ateş hala düşmemişse ve yamuk yürümek, uykuya eğilim ve kulak ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkmışsa mutlaka doktora gidilmesi gerekmektedir.
Su Çiçeği Belirtileri
Su çiçeği hastalığı eğer daha önce geçirilmediyse hasta bireye temastan 14 gün sonra oraya çıkmaktadır (10-20 gün). Hastalığın ortaya çıkmasından bir gün önce hasta bireyde ateş, baş ağrısı ve halsizlik görülebilir. Genel olarak her hastalıkta görülen bu belirtiler kişi için uyarı niteliğindedir. Hastalık süresince de ateş ve halsizlik gibi belirtiler görülebilir. Ancak hastalığın asıl belirtisi vücutta ortaya çıkan döküntülerdir. Döküntüler ilk görüldüğünde daha küçük kabarcıklar halindedir ve daha pembe renklidir. Ardından ilerleyen süreçte bu pembe kabarcıkların içerisi sıvı dolar ve daha kırmızı bir renk alır. Bu olay birkaç saat içinde gerçekleşmektedir. Bu kabarcıklar oldukça kolay yırtılabildiğinden herhangi bir darbede içindeki sıvı dışarı çıkabilmektedir. Ardından yaklaşık olarak 12-24 saat içerisinde bu kabarcıkların içerisindeki sıvı bulanıklaşır ve döküntüler kahverengi bir hal olarak pullaşmaya başlar. Bütün bu olaylar kendiliğinden hızlıca gerçekleşmektedir ve dışarıdan ellenmemelidir.
Kendi kendine gerçekleştiği takdirde hiçbir iz bırakmayan bu hastalıklı döküntüleri kaşımanız halinde vücutta izler bırakabilmektedir. Kaşınan döküntüler iz bıraktığı gibi açık bir yara oluşturduğundan farklı bir bakteriyel enfeksiyona davetiye çıkarmaktadır. Çıkan döküntüler 3-4 gün içerisinde kaybolur ancak bu süreç içerisinde yerine başka kabarcıklar çıkar ve aynı süreçten geçer. Bu nedenle hastalık boyunca vücutta farklı evrelerdeki döküntülere rastlamak mümkündür. Bu döküntüler ilk olarak gövdede görülmeye başlar. Ardından yüze ve kollara da yayılabilir. Ancak yüzde, kol ve bacakta ve saçlı bölgelerde gövdeye kıyasla daha az görülmektedir. Hamile bireylerin bu hastalığa oldukça dikkat etmesi gerekmektedir. Gebeliğin ilk 3 ayı içerisinde bu hastalığa yakalanıldığı takdirde prematüre veya ölü doğum gibi anomaliler görülebilir.
Tedavisi ve Korunma Yöntemleri
Öncelikle bu hastalığın oldukça bulaşıcı olduğu unutulmamalıdır. Hasta bir bireye temas haline hastalık kesinlikle bulaşmaktadır. Ayrıca eğer hasta birey ile kapalı bir ortamda bulunursanız hastalık hava yoluyla da bulaşabilmektedir. Bu nedenle bu hastalıktan korunmak için en etkili yöntem hasta bireylerden uzak durmaktır. Bu sebeple de hastalığa sahip bir çocuk vücudundaki döküntülerin tamamı yok olana dek kesinlikle okula gönderilmemelidir. Birey yetişkin ise de toplum içerisine çıkmamalıdır. Ancak bulaşıcılık süresi döküntüler görülmeden bir iki gün önce başladığı için maalesef hastalık kolayca yayılabilmektedir. Hastalıktan korunmak için bir diğer önlem de aşı olmak. Şuanda MEB’in aşı takviminde bulunmasa bile çocuğunuza gerekli aşıları yaptırarak bu hastalıktan koruyabilirsiniz. Ayrıca hasta bir bireye temastan sonra 72 saat içerisinde yapılan aşılar da sizi bu hastalıktan koruyabilmektedir. Hastalığın küçük yaşlarda daha kolay geçmesi çocuğun hastalık geçirmek zorunda olduğunu göstermez. Bu nedenle bu tür bir rahatsızlık yaşanmaması için eğer geçirmediyseniz önce kendi korumanızı daha sonra da çocuğunuzun korunmasını sağlamayı ihmal etmeyin.
Tedavi sürecinde ise sağlam bir bağışıklı sistemi oldukça önemlidir. Bağışıklı sistemi normal bireylerde sadece kaşıntıya ve bakteri enfeksiyonu ihtimaline karşı birkaç önlem alınmaktadır. Kaşıntı hafif seviyelerde ise losyon kullanımı ile, ağır geçirilmesi halinde ise hap kullanımı ile önlenmeye çalışılmaktadır. Bunların yanında hastalığı geçiren kişi çocuk ise mutlaka tırnakları kesilip törpülenmeli ve bakteri enfeksiyonu ihtimalini düşürmek için gün içerisinde elleri sabun ile temizlenmelidir. Ateşi yüksek olan çocuklara da ateş düşürücü şurup verilebilir. Ancak çocuklara hiçbir şekilde aspirin vermemelisiniz. Çocuğa aspirin verilmesi Reye sendromuna neden olabilmektedir ve bu sendrom komaya kadar giden ölümcül bir rahatsızlık oluşturabilir. Yetişkinlerde ve bağışıklık sistemi sağlam olmayan kişilere de antiviral tedavi uygulanmaktadır.
Bir Cevap Yazın